Ahmet AKIN – Yeminli Mali Müşavir

     Geçen hafta ekonomi yönetiminin Başbakan’ın başkanlığında yaptığı toplantı sonunda açıkladığı tedbirlere baktığımız zaman değişen hiçbir şey yok. On, onbeş yıl önceki açıklamaları gözönüne aldığımızda, aynı tas aynı hamam. On maddelik önlem planı şunlardan oluşuyor:

*Mali disiplin önümüzdeki dönemde güçlendirilerek devam ettirilecek.
*Yatırım ortamının iyileştirilmesi ile ilgili eylem planı uygulamalarına devam edilecektir.
*İstihdam artırıcı politikalar sürdürülecek.
*Kayıt dışılıkla mücadele kararlılıkla devam edecek.
*Özelleştirme Programı kararlılıkla uygulanacak.
*İhracata Dönük Üretim Stratejisi, Girdi Tedarik Stratejisi ve İhracat Pazarlarının Çeşitlendirilmesi             Stratejisi çalışmaları tamamlanacak.
*İstanbul’un Uluslararası Finans Merkezi olması için yapılan çalışmalar hızlandırılacak.
*Enerjide dışa bağımlılığı azaltacak adımlar atılacak.
*Ar-Ge ve yenilikçiliğin geliştirilmesine yönelik programlar etkin uygulanacak.
*Bu maddeler 2012-2014 Orta Vadeli Programında detaylandırılacak.

     Önlemlerin yerinde ve ciddi bir şekilde uygulanması gerekiyor.  Merkez Bankası son almış olduğu tedbirlerle şunu söyledi: “Sıcak paraya kucak açıyorum”. Yani, açıklanan önlemlerin uygulanabilmesi için sıcak para girişinin artarak devam etmesi gerekiyor. Borçlanarak büyümeye devam edileceği anlaşılıyor. Dünya ve Türkiye ekonomisi hakkında çok şeyler söyleniyor, yazılıp, çiziliyor. Neredeyse herkes ekonomi uzmanı kesildi. Televizyoncular bile Türkiye ekonomisinin geleceğini Kapalıçarşı’daki “Bilardo Osman”dan öğrenmeye çalışıyorlar. Kafasını fazla karıştırmak istemeyen sade vatandaş için önerim şu olacak: Tüm ekonomik kurallar ve faaliyetler içinde bir tek anahtar kelime, belki de sihirli bir kelime var: “Faiz”. Gözünüz ve kulağınız faiz oranlarında olmalı ve yatırımlarınızı buna göre yapmalısınız. Dünyada bu işin patronu da Amerika Merkez Bankası (FED). Gerisi teferruat. Tüm dünya FED’in atacağı adımlara ve alacağı kararlara bakıyor. Ekonomik dalgalanmanın boyutunu da onlar belirleyecek. Elbette, Amerika Birleşik Devletleri’nin çıkarlarını koruyarak.  

     Ekonomisini dışa açan Türkiye, maalesef mevzuatını hala dışa açamamıştır. Çok sıkı olan bürokratik yapı çeşitli engeller yaratmaktadır. Şirket kuruluşlarının pratik ve hızlı bir hale getirilmesi örnek verilebilecek bir çalışmadır. Gösterge odaklı reformlar gözden geçirilmeli ve başarılar etkili bir şekilde duyurulmalıdır. Alternatif sorun çözme yöntemleri ön plana çıkarılmalı ve tüm kaynakların optimum bir şekilde kullanımları sağlanmalıdır. Birimler arasında etkin işbirliği ve koordinasyona önem verilmeli yapılan çalışmaların etki analizi mutlaka yapılmalıdır. Teşvik politikalarının sonuçları objektif bir şekilde mutlaka ölçülmelidir.  

     Tüm bunların istenilen bir şekilde yapılabilmesi için sağlıklı bilgilere gereksinim olduğu ortada iken, veri tabanlarının doğru bir şekilde oluşturulamaması dezavantaj yaratmaktadır. Merkezi birimin güçlendirilmesi birçok sorunu çözecektir.

     Türkiye, ekonomisinin uluslararası rekabet edebilirliğinin güçlendirilmesine odaklanmalı, ulusal verimliliği arttırmalı ve bu sorunlar konusunda yeni mukayeseli metodojileri kullanabilmelidir. Stratejik politikalar planlanırken, farklı yaklaşımlardan en iyi ülke uygulamaları değerlendirilmelidir. Bölgesel iş merkezleri oluşturulmalı ve bu merkezler çeşitli alt birimleri ile cazibe merkezleri konumuna getirilmelidir.

     Uluslararası rekabet dinamik ve sürekli gelişmekte olup, şirketler ve ülkeler arasında acımasız ve kıyasıya bir şekilde devam etmektedir. Bu bakımdan ticaret ve yatırım konusunda ciddi rekabeti öngörmeden reform yapmak yeterli olmamaktadır. Vahşi kapitalizm küçücük bir hatayı ya da gecikmeyi hiç affetmemekte, kimsenin gözünün yaşına bakmadan ezip geçmektedir.