Ahmet AKIN – Yeminli Mali Müşavir

     Geçenlerde TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in “Yeni Anayasa Türkiye’nin Önünü Açacak” sözünü okuyunca aklıma Tansu Çiller geldi. O da bir zamanlar “Açın Bacınızın Önünü” diye dolaşıp dururdu. Önünü fazla açmış olacaklar ki, geri dönmemek üzere gitti. Yeni Anayasa Türkiye’nin önünü nereye kadar açacak,  nasıl açacak belli değil. Türkiye’nin önünü açarken arkasında ne işler becerecek hiç belli değil.

     İktidarın Yeni Anayasa ile ilgili propaganda çalışmaları hızlı bir şekilde başladı. Tempo yavaş yavaş yükseltilecektir. Nasıl olsa, karşılarında kandırılmaya hazır büyük bir kitle olduğunu daha önceki referandumlarda keşfettiler. Toplumun duygu, düşünce ve kararlarını etkilemeyi becermeyi de öğrendiler.

     Önümüzdeki aylarda televizyonların reklam kuşaklarında ve gazetelerin ilan sayfalarında şu manşetleri görürseniz hiç şaşırmayın:

“Yeni Anayasa Her Derde Deva”, “Yeni Anayasa Yeni Türkiye”,

“Yeni Anayasa ile Kamusal Alanda Kılık Kıyafet Serbestliği Gelecek”,

“Yeni Anayasa İnsan Hakları İhlallerine Son Verecek”,

“Yeni Anayasa Düşünce ve İfade Özgürlüğü Sağlayacak”,

“Yeni Anayasa Toplumsal Refahı Arttıracak”,

“Yeni Anayasa Din ve Vicdan Özgürlüğünün Teminatı Olacaktır”  

     Bunlar Yeni Anayasa’yı pazarlamanın görünen yüzü. Arka plandaki kararlar ise çok tehlikeli. AKP’nin, Yeni Anayasa aldatmacası ile esas beklentisi, Anayasa’dan Atatürkçülük ve laiklik kavramlarını kaldırarak ya da içlerini boşaltarak, kamusal alanda dini öğretileri yerleştirmek ve Başkanlık sistemine geçmek için Recep Bey’in önündeki engelleri kaldırmak. En önemli engel olarak görünen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün pasifize edilmesi ile ilk adım atıldı.

     TBMM’de çalışmalarına başlayan “Anayasa Uzlaşma Komisyonu” zaman kaybından başka bir şey değil. “Körler sağırlar birbirini ağırlar” parodisi (düzmece oyun) yaşanıyor. Dört partinin de kırmızı çizgileri belli. CHP, Atatürkçülük ve laiklik ilkelerinden asla taviz vermeyecektir. Başkanlık sistemine de kesin olarak karşı. BDP’nin amacı ise, kürt kimliği ve ana dilde eğitimin Anayasa ile güvence altına alınması ile bölgesel özerklik. MHP hakkında kesin bir şey söylemek zor. BDP’nin taleplerine şiddetle karşı çıkmakla birlikte, diğer konularda her an AKP ile birlikte hareket edebilir. Cumhurbaşkanı seçimi ile türban’ın kamusal alanda serbest bırakılması konusunda AKP ile birlikte hareket ettiği hafızalardan silinmiş değil.

     Yeni Anayasa ile dünyanın en uygun (şayet varsa) Anayasasını bile getirsek, toplumun içinde bulunduğu cehalet ve yoksulluk giderilmeden sonuç almak olanaklı değildir. Cehalet deyince eğitim, eğitim denilince de Üniversitelerimiz aklımıza geliyor. Yeni Anayasa ile ilgili olarak Üniversitelerimizin görüşlerine gizlilik kararı konuldu. Onlar da bu karardan memnun görünüyorlar. Yine de Rektörlerimize küçük bir sorumuz olacak:

     “Yeni Anayasa ile YÖK yok edilsin mi?”

     Rize’de “Yeni Demokratik (!) Anayasa” panelinden sonra konuşmacılardan birisi Rizeli’ye sormuş: “Sizin Rize’ye her gün yağmur yağar mı?”. “Yok” demiş Rizeli. “Haftada iki defa yağar. Birinci yağdığında üç gün, ikinci yağdığında dört gün sürer” diye yanıtlamış.