Ahmet AKIN-Yeminli Mali Müşavir

     On üç yıldır Mersin caddelerinde, ilan panolarında yer alan üç slogan her zaman dikkatimi çekmektedir ve bu konulara kafa yorarım.

“ BU SAHİLLERDEN DENİZE GİRECEKSİNİZ”

“HER GÜN 150.000 UCUZ EKMEK HALKIN SOFRASINDA”

“MERSİN HAFİF RAYLI SİSTEM PROJESİ (MERAY)”

   Her üç proje de Mersin için çok önemli projeler. Bizleri üzen, bu sloganların seçim dönemlerinin süslü vaatleri olarak kalması.  Sevindiğimiz taraf, son yıllarda Mersin sahilleri ve ucuz ekmek için ciddi yatırımlar yapılması ve Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin elini taşın altına sokması. Mersin Merkez için yapılan ve başarılı bir şekilde işletilen “atık su arıtma tesisi” denizin hızla temizlenmesini sağlamakta ve temiz bir deniz suyu oluşmaktadır. Önümüzdeki yıl, Mezitli’ye de arıtma tesisi yapıldığı zaman, sahillerimizdeki deniz suyunun temizliği daha da artacaktır.

     Burada önem verilmesi gereken konu şu olmalıdır: Deniz suyunun temiz olması yetmez. Şayet kent halkı bu sahillerden yüzerek, deniz sporları ve çeşitli etkinlikler yaparak faydalanabiliyorsa deniz suyunun temiz olması önem kazanır. Yoksa, deniz size, siz denize bakar durursunuz. Benim çocukluğumun ve gençliğimin Akdeniz Plajını, Neptun Plajını ve Girne Plajını bana geri verebiliyor musunuz? Elbette veremezsiniz. Çünkü, Mersin’in altın kumlu sahillerini tahkimat adı altında moloz ve büyük kaya parçalarıyla dolduranlar, nasıl bir doğa harikasını yok ettiklerinin farkında bile değillerdi. En azından, Yeni Yat Limanı ile Mezitli arasındaki koyda deniz sporları için projeler geliştirilmelidir. Gençlerimiz optimistlere, lazer teknelere binsinler, rüzgar sörfü yapabilsinler.

     Belediye Başkanlığı seçimlerinin unutulmaz sloganı “Her Gün 150.000 Ucuz Ekmek Halkın Sofrasında” sözlerine gelince; çok şükür, modern ve sürekli olacak bir tesis bitirilmek üzere. Mersin Büyükşehir Belediyesi İmar A.Ş.’nin çalışkan Genel Müdürü’nün yoğun çabalarıyla işin sonuna doğru geliniyor. Bu sefer, aç-kapa olmayacakmış gibi görünüyor. Bozuk un satın almamaya da özen gösterirlerse, Mersin halkı kaliteli ve ucuz ekmeğe kavuşacak. Yeni yapılan ekmek fabrikasını ipotek ederek, özel bankalardan ticari kredi kullanmaları, yapılabilecek en büyük hata olur.   

     Çağdaş kentlerin olmazsa olmazlarından olan “Hafif Raylı Sistem Projesi”ne gelince; bu konuda havalar çok bulutlu görünüyor. Böyle bir projenin olup olmadığını bilemiyoruz. Çünkü, Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından doyurucu bir açıklama yapılmıyor. Sadece söylenen, yaptıkları müracaatların Devlet Planlama Teşkilatı tarafından, Mersin’in merkez nüfusunun bir milyondan az olduğu gerekçesiyle sürekli reddedildiği. Aklıma hemen şu soru geliyor: Mersin’den çok daha küçük olan Kayseri ve Samsun Büyükşehir Belediyeleri bu işi nasıl gerçekleştirdi? AKP Hükümeti, Mersin Büyükşehir Belediyesi CHP’li olduğu için mi bu izni vermiyor? Her iki taraf da medya aracılığıyla bir birini suçlayıp duruyor. Halkın kafası karışık. Kimin doğru, kimin yalan söylediğini ayırt edemiyor. Mersin Büyükşehir Belediyesi bu konuda inandırıcı ve istekli olduğunu gösterebilmek için, projesini ve fizibilite etüdünü Mersin halkının bilgi ve incelemesine sunmak zorundadır.

     Türkiye’nin en önemli kentlerinden Mersin’in zaman kaybetmeden belediyecilik, sosyalleşme, ekonomik faaliyetler, eğitim, sanat, spor ve sağlıkta değişimi yakalaması gerekiyor. Kenti yönetenler ve kent önderleri doğru tespit edilmelidir.

     Bu bağlamda, tüm heyecanını kaybetmiş, enerjisini tüketmiş, konuşsam mı konuşmasam mı, yerimden kalksam mı kalkmasam mı havası içinde olan, hizmetlere ve sorunlara farklı bakış açısı getiremeyen, alternatif hizmetler üretemeyenlerin Belediye Başkanlığı’nda başarılı olma şansları yoktur. Değişim kaçınılmazdır. “Mersin’in Yüzü Gülecek” diyebilecek Başkanlara gereksinim var.   

     Bu düşündürücü  konulardan sonra biraz da gülelim:

İki deli tımarhaneden kaçmaya karar vermişler. Biri ötekine: "Git bak bakalım dikenli teller yüksek mi alçak mı, eğer yüksekse altından kaçarız, alçaksa üstünden atlarız." Diğeri gitmiş, bir süre sonra geri gelmiş ve şöyle demiş: "Ne yazık ki kaçamayacağız arkadaşım çünkü hiç dikenli tel yok!"