Ahmet AKIN – Yeminli Mali Müşavir

     Yanlış okumadınız. “Bir Nisan” şakası da değil. Ciddi bir soru. Başbakan Erdoğan, Başbakan olarak mı kalsın, yoksa 37. Padişah mı olsun? Yeni Başkan’lığın adı “Neo-Padişahlık” olacak ve eski Padişahlardan da esintiler taşıyacak.

     Yeni Padişahımız, Kanuni gibi otuz yıl at sırtında(!) cepheden cepheye koşmayacak, III. Sultan Mehmet’in on dokuz kardeşini idam ettirirken katlandığı zahmete katlanmayacak, nasıl olsa Osmanlı Padişahlarının hiç birisi Hac’ca gitmemişti, o işten de sıyrılma tercihi olacak.

     Herhalde yeni düzene hazırlık olarak Prens Bilal’in “Okçuluk Vakfı” kurmasından sonra, Prens Burak da “Kılıç-Kalkan Vakfı” kurarsa şaşırmamak gerekir. Padişahlıkta at’ın da önemli bir yeri vardır. Çevre dostu (!), televizyon yıldızı, ünlü müteahhit Ali Ağaoğlu’ndan da binicilik dersi alınabilir.  Elbette, Sadrazam’sız Padişah olmaz. Benim önerim, Kabine’nin Ağlamadan Sorumlu Devlet Bakanı Bülent Arınç. Yakışır Bakan’ıma.

     TBMM’den, Bakanlar Kurulu’ndan ve Yargı Erk’inden sıkılan Başbakan Erdoğan, lastiği patlak bir otomobil gibi sağa sola savrularak gidiyor. Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nden çok Başbakanlar ve Cumhurbaşkanları geldi geçti. Ne zaman ki iktidarlar emekçilerin ve gençlerin üzerine asker ya da polis baskısıyla çullanmaya başladılarsa kendileri için sonun başlangıcı olmuştur.

     Aslında, Başbakan Erdoğan’ın Padişah olmasına fazla da gerek yok. Çünkü, bir Başbakan’dan çok bir Padişah gibi davrandığı biliniyor. Beğenmediği heykelleri yerle bir ediyor, TV dizilerinin senaryolarını değiştiriyor, dilediği yere dileği şekilde inşaat yapabiliyor, ailelerin çocuk sayılarına müdahale edebiliyor, istediği ülkeyi düşman ilan etme hakkı olduğunu düşünüyor ve düşman ilan ediyor, istediğini hapishaneye gönderiyor, istediklerini tahliye ettiriyor, hazineyi keyfine göre kullanıyor,  taraf olmayanları bertaraf edebiliyor, İslamiyeti kendi gelenek ve adetlerine göre yorumlayabiliyor. En önemli güvencesi halkın sessizliği ve kolayca kandırılması. Fırtınadan önceki sessizliği hiç aklına getirmiyor.

     Başbakan’ın hedefi belli. Ne yapıp edip Mart/2014’de yapılacak belediye seçimlerinde başarılı olmak. Yani, belediye seçimleri Türkiye için yeni bir dönüm noktası. Cumhurbaşkanı seçimini, Anayasa referandumunu ve 2015 Genel Seçimleri derinden etkileyecektir. Cumhurbaşkanı seçimi ile Anayasa referandumunun birlikte yapılacağını düşünüyorum.

Padişahların hep gücünden bahsettik. Onların da bazen zor anları oluyor:

Devrin padişahı bir gün hekim kontrolünden geçmiş ve hekim padişaha tütünü yasaklamış. Padişah da tütünü bütün yurtta yasaklamış. Madem ben içemiyorum halkım da içmesin diye havada, karada tütün içenin kellesi vurulacak diye ferman salmış. Aradan 1-2 hafta geçmeden saray gözcülerinden biri bakıyor ki denizin ortasında kayıkta tütün içen bir adam var. Hemen koşup vezire ve padişaha olayı bildiriyor. Padişah veziriyle beraber köylü kılığında sandala atlayıp adamın yanına gidiyorlar. Padişah adama sorar: Amca bilmez misin padişah tütünü yasak etti halkına diye. Adam der ki, bire cahil padişah havada karada yasak etti. Suda yasak etmedi.  Padişah düşünür ve adama hak verir. Fermanda suda içilmeyecek yazmıyordu diye. Dayı ver bir tütün de biz de içelim der. Adam verir, içerler ama tadı damağında kalır. Dayı der, ver bir tütün daha içelim. Adam der ki; son dalım kaldı onu da size verirsem tekrar sahile dönmem gerekir veremem. 
Padişah altın uzatmış yok olmaz demiş. En sonunda padişah bir sinirle, uzattın lan, ben padişahım bu da vezirim demiş. 
Bunun üzerine adam; yürüyün lan bir tütün verdim biriniz padişah biriniz vezir oldu. Bir tütün daha versem biriniz Allah biriniz Peygamber olacak.