Ahmet AKIN – Yeminli Mali Müşavir

     Başbakan Erdoğan sonunda “Türkiyeli” olduğunu açıklayarak merakları giderdi. Peki ne demek “Türkiyeli”? Vatandaşlık ve millet kavramlarını bir kez daha hatırlamadan, bu söz üzerinde yorum yapmak doğru olmaz.

     Vatandaşlık; devletin tek taraflı egemenlik hakkını kullanarak, koşullarını ve hükümlerini saptadığı bir hukuki statüyü gerçekleştiren, fert ile arasında kurulan hukuki bir bağdır. Millet kavramı ise vatandaşlık kavramından çok daha geniş olup; salt belli bir ırktan gelmenin tek başına millet ya da millete aidiyeti ifadeye yetmediğini ortaya koyar. Aralarında dil, din, tarih, ülkü ve özellikle kültür birliğinin var olduğu insan topluluklarının millet olarak kabul edileceğini benimser.

      Bu ülkenin adı bin yıldır Türkiye’dir ve bu topraklarda yaşayanlara da topluca “Türk” denir. Tarihten gelen gerçek budur. Şimdi, PKK terör örgütünün dayatmasıyla kendimize yeni bir ad aramaya çalışanları tarih affetmez. Başbakan’ın milliyeti beni hiç ilgilendirmez ama, ateşle oynadığının farkında olmalıdır.

     Bu açıklamalardan sonra şunları rahatlıkla söyleyebiliriz. Başbakan Erdoğan’ın “Türkiyeli” ya da “Anayasal Vatandaşlık” gibi kavramları sık sık öne çıkarmasının tek bir nedeni vardır. O da şudur: “Bir ulus devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin asli kurucu unsurunun ortadan kalkması ve Cumhuriyet’in temel niteliklerinin değiştirilmesi.”

     Zaten, bu düşüncede olanlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin Ulus Devlet olarak örgütlenmesinden yakınmakta ve hatta federalizme geçiş halinde toprak bütünlüğünün ortadan kalkmayacağını savunmaktadırlar.

     Anayasa’nın 66’ncı maddesindeki “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” hükmü hukuki anlamda bir tanım olarak yapılmış olmasına rağmen, ısrarla “antropolojik” anlamda bir tanım olduğunu savunanlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tesadüfen bir araya gelen insanlar tarafından kurulmadığı gerçeğini görmemezlikten gelmektedirler.

     Türklük ve Türk Ulusu kavramları etnik kavram değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesine uygun kavramlar olup, üniter devlet yapımızı tanımlar. Emperyalist güçlerin Türkiye’nin üniter devlet yapısına saldırıları her geçen gün daha da artmaktadır. Tüm dünyada uyguladıkları, parçalara ayırarak yutma çabalarını Türkiye üzerinde yoğunlaştırmaktadırlar. “Alt Kimlik”, “Anayasal Vatandaşlık” ve “Türkiyelilik” gibi tanımlamalar işlerini kolaylaştırmaktadır. Halkımızın bu oyuna gelmemesi gerekir. Üniter devlet yapımızdaki küçük bir çatlak bile telafisi olanaksız sonuçlar yaratabilir.

      Başbakan Erdoğan Türkiye üzerinde çok tehlikeli oyunlar oynamaktadır. Tüm değerlerin aşındırılması Ulusal Birliğimize zarar vermektedir. Tek ortak payda olarak din faktörünü öne çıkararak hata yapmaktadır. Neredeyse milli maçlarda bile bir araya gelemez olduk. Düşünce ve ifade özgürlüğü ile din ve vicdan özgürlüğünü baskı altında tutarak bir yerlere varılamaz. Halkının yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede din üzerinden siyaset yapmak tehlikeli hareketlerdendir.

     Aslında, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Milliyetçilik” anlayışı doğrultusunda davranılsa sorun kendiliğinden çözülecek. Ancak, işin içinde kötü niyet olunca tablo değişiyor. Atatürk İlkeleri arasında son derece önemli bir ilke olan milliyetçilik, akılcılık, gerçekçilik, barışçılık ve cumhuriyetçilik ilkeleriyle bütünleşen ve bu ilkelerle çelişen yorumlara kapalı bir ilkedir. Milliyetçilik ilkesi, ulusal savaşımın çıkış noktasını oluşturmuş ve tüm tutsak ulusların kurtuluş hareketlerine ışık tutmuştur. 

     Unutulmaması gerekir ki, Cumhuriyet’i kuranlar Türkiye halkını oluşturanlardır. Emperyalizme karşı savaşmadan, emperyalizmle işbirliği yapılarak millet olunamıyor.