Ahmet AKIN – Yeminli Mali Müşavir

   Çok uğraştı, çok çabaladı ve sonunda Türkiye’yi ayrışma noktasına getirdi. Kim mi ? Tahmin ettiğiniz kişi: “Türkiyeli Başbakan”. Millet ile milliyet kavramının birbirinden tamamen ayrı, ancak, birbirini tamamlayan kavramlar olduğunu bir türlü anlamak istemeyenler, bugün gelinen noktada çıkmaz sokağa doğru yürüdüklerinin farkında değiller.

    Bir insanın milliyeti ya da etnik kökeni onun şerefidir, onurudur ve gururudur. “Türkiyeli Başbakan”ın beğenisini kazanabilmek için Türk olmadıklarını sonradan anlayan parlak(!) zekalılarla, Kürt kimliğini şimdiye kadar açıklayamayan Bakan’lara ve “Türkiyeli Başbakan” sayesinde Türk olmaktan kurtulduğu söyleyen siyasetçilere bir çift sorum olacak:

1.    Milliyetinizi ya da etnik kökeninizi şeref ve onurunuz olarak görmüyor musunuz da bugüne kadar sesinizi çıkarmadınız?

2.    Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte Kurtuluş Savaşı’ndan zaferle çıkanların tesadüfen mi bir araya geldiğini sanıyorsunuz?

Bu ülkede milliyetinden dolayı, insanlar arasında hiçbir makamda engellenme olmadığının bilinmesine rağmen, kindarlığı ve dindarlığı yaşam gösterisi olarak seçen “Türkiyeli Başbakan”ın  hırsının mantığını aşması, hepimizin içinde yer aldığı “Türkiye Gemisi”nin derin ve tehlikeli sularda yol almasına neden olmaktadır.

“Türkiyeli Başbakan” yeni koalisyon ortaklarıyla birlikte maceralı bir yolculuğa hazırlanmış görünüyor. Hemen aklınıza şu soru gelebilir: Türkiye’de Hükümet değişti de yeni bir koalisyon Hükümeti mi kuruldu?. Evet, Türkiye’de yeni bir koalisyon Hükümet’i kurulduğunu söyleyebiliriz. “AKP-BDP-PKK Koalisyonu”. Tüm Vatan’a ve Millet’e hayırlı olsun (!).

Peki şimdi ne olacak?. Kararı, “Türk Milleti” verecek. Yanlış anlaşılma olmasın. Bu topraklarda binlerce yıldır yaşayanlar, Türk’üyle, Çerkez’iyle, Arnavut’uyla, Kürt’üyle, Arap’ıyla ve diğer milletlerden oluşan halkıyla “Türk Milleti” olarak anılır ve tanınır.

Bölge ve dünya konjonktürü “Türkiyeli Başbakan”ın lehine gibi duruyor. ABD Merkez Bankası dolar basımına devam ettiği sürece de örtülü ve örtüsüz sıcak dolarlar  Türkiye’ye gelmeye devam edecek. Cari açık çarkı borçlanarak döndürülecek. Yabancıların Türkiye’den yaptıkları kar transferleri artacak ve bu durum bir şekilde halk eğlendirilerek gözden kaçırılacak. “Akan kan dursun, analar ağlamasın” sözleri daha çok tekrarlanacak.

Ancak, unuttukları bir şey var. Anaların bir damla göz yaşının akması bile hepimizin yüreğini dağlar. Siz, hem “Analar Ağlamasın” diyeceksiniz, hem de anaların uğruna canlarından birer parça kaybettikleri Vatanını ve Milletini parçalamaya çalışacaksınız. İşte, yüreği vatan, bayrak, millet ve Atatürk sevgisiyle dolu “Türk Milleti”ne bunu kabul ettiremezsiniz.

     Peki, tüm bunlar ne için yapılacaktır. Sadece ve sadece, “Türkiyeli Başbakan”ın, yeni devlet düzeninde padişah yetkileri ile donatılmış “Başkan” olarak seçilebilmesi için. Gözleri rant ve paradan başka bir şey görmeyenler, PKK desteği ile de bu işin olabileceğini düşünüyorlar. Maalesef hala anlayamadılar, eli silahlı teröristle müzakere değil mücadele edilmesi gerektiğini. PKK terör örgütünün cebine para koyup eline silah verenler, mutlu bir şekilde bu pazarlıkları ve gelişmeleri izliyorlardır.

     “Türkiyeli Başbakan” zor durumda. Bir türlü ağzındaki baklayı çıkaramıyor. Kendisi de biliyor ki, gerçekler gün ışığına çıktığında Türkiye’de yer yerinden oynayacak. Şimdilik, temkinli davranmaya çalışıyor ve her zaman yaptığı gibi, ya gündem değiştirerek ya da pembe nutuklar atarak halkı oyalamanın peşinde. Eksik olmasınlar, yanaşma medya da üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getiriyor.

 Mustafa Kemal Atatürk’ün 17 Mayıs 1923 tarihinde gerçekleştirdiği Tarsus ziyaretindeki bir anısıyla yazımızı sonlandıralım:
“Mustafa Kemal istasyondan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O’ nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.
Milli Mücadele’deki çete giysili bir kadın, Atatürk’ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:
- “Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!”
Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.
Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi:
- “Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın.”