Ahmet AKIN – Yeminli Mali Müşavir

     “Türkiyeli Başbakan” incilerini dökmeye devam ediyor. Sonunda öğrendik ki, Terörist Başına televizyonu kendisi vermiş. Hem de on iki kanal !. Başbakanları bunları söyler de Bakanları boş durur mu. Adaletli (!) Bakan da söyleyeceğini söyledi: Terörist Başı ile yapılan görüşmelerin Yüce Divanlık suç olduğunu söyleyen Ana Muhalefet Partisi’nin sözlerini, “Eğer bu suçsa ben bu suçu işliyorum” diyerek halkı aydınlattı. Ama ben en çok Kabinenin Ağlamadan Sorumlu Devlet Bakanı’nın konuşmalarını seviyorum. Bugün ak dediğine yarın kara diyerek, keskin dönüş konusunda güzel örnekler veriyor. Aslına bakarsanız, ağlayarak yaptığı konuşmalarını da özlemedik değil.

     Şaka bir yana, Türkiye Cumhuriyeti Devlet’i ile onun Kahraman Ordu’sunun bu kadar küçük düşürülmesi, yüreği vatan, ulus ve bayrak sevgisi ile dolu yurttaşlarımızda derin üzüntü yaratıyor. Dünyada hiçbir örneği olmayacak şekilde, halkın oylarıyla seçilmiş bir iktidar tarafından bölünmek ve parçalanmak istenen Türkiye, bu oyunu bozacaktır. 

     “Akan kan dursun, analar ağlamasın” diyerek çözüm sürecini başlattıklarını söyleyen iktidarın, hukuk ve demokrasinin, insan haklarına saygı ve özgürlüklerin olmadığı bir ülkede, toplumsal barışı sağlamak için sihirbaz olması gerekiyor. İşi, “Konu Mankenleri”ne havale etmek TBMM’yi yok saymaktır. Anlaşıldığı kadarıyla, “Türkiyeli Başbakan” işi zamana yaymak istiyor. Çünkü, kendisi de çok iyi biliyor ki, teröristler için genel af çıkarmadan işin içinden çıkamayacak.

     Bu arada, “Konu Mankenleri”ne küçük bir sorum olacak. Tüm dünyada bilinen “Türk Kahvesi”ni isterken nasıl söylemeliyiz? Bundan da önemlisi (!) “Türk Hava Yolları” için “Türkiye Hava Yolları” diyebilir miyiz? Aslında, “Konu Mankenleri” beklediğim kişilerden oluştu. Sadece, iki kişinin bu çirkin oyunda rol almalarına şaşırdım.

     Anayasa ve ceza yasaları ortada iken, Türkiye’de konuşlanmış terör örgütünün silahlı ya da silahsız ellerini kollarını sallayarak Türkiye’yi terk etmelerine seyirci kalmak vatan hainliğinden de öte bir suçtur. TBMM’nin çatısı altında toplumsal barışı sağlamak gerekirken, terörist başıyla gizli pazarlıklar yaparak süreci yürütmeye çalışmanın sonu hayal kırıklığıdır.

     Türkiye’yi terk edecek olan teröristlerin, Irak’ın Kuzeyi ile Suriye’nin Kuzeyi’nde, ikinci ve üçüncü Kandil Kamplarını oluşturacaklarını tahmin etmemek için aptal olmak gerekir. Bunu en iyi bilen birisi olarak düşündüğüm “Özel Paşa”nın sessizliğini anlayamıyorum.

     Yargı, yasama, yürütme ve medyanın tek elde toplanmış olması, halkın gerçekleri görmesini engelliyor. Devlet bir çeşit işgal altında. İş adamlarından üniversitelere, valisinden bürokratına,  yargısından birçok sivil toplum kuruluşuna, sanatçısından siyasetçisine kadar el birliğiyle Atatürk Cumhuriyeti parçalanmak isteniyor. Bu aymazlık nereye kadar devam eder bilemiyorum ama, zeminin hızla altımızdan kaydığını hissedebiliyorum. 

     Türk Ulusu’nun kalbindeki Atatürk, Cumhuriyet, Demokrasi, Vatan ve Bayrak sevgisi en büyük güvencem. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi; “Bir gün, İstiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin!”

     İşte, o gün bugündür.