Ahmet Akın – Yeminli Mali Müşavir

     Cemaatin Reisi ile Türkiyeli Başbakan arasındaki ağız dalaşı artarak devam ediyor. Bu arada birbirlerinin açıklarını ortaya dökmeyi de son hızla sürdürüyorlar.Bakalım, Allah evlerine ateş salacak mı, yuvaları yıkılacak mı (!).

     Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni parçalara ayırıp, on yıldır sorunsuz bir şekilde paslaşarak yönetenler, ne oldu da birbirlerine girdiler. Bazıları Cumhurbaşkanı seçimi nedeniyle kapıştıklarını söylese de, esas nedeninin yağma ve talanda anlaşamadıkları olduğu apaçık ortada. Bugünlerde yaşananlar kimseyi aldatmasın. Orta yolu bulup ve el sıkışıp, yağmaya ve talana kaldıkları yerden daha açgözlü bir şekilde devam edeceklerdir. Çünkü, suçlular ayrılamazlar.

Cemaatin okulları için daha düne kadar, “Yurtdışındaki Türk okulları Türkiye’nin şanıdır, Türkiye’nin gururudur, bizim gönüllü büyükelçilerimizdir” diyenler, bugün ne değişti de aynı insanları çete ve suikastçı olarak itham ediyor, inlerine girmekten bahsedebiliyor. Al birini vur birine. İkisinin de ortak amacı belli: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yok ederek yerine din eksenli bir devlet kurmak. Bunu yaparken de, dinin ruhunu ve Kuran’ın temel disiplinini uyguluyoruz diyebilmek.

Son aylardaki gelişmeler, Ana Muhalefet Partisi CHP ile diğer muhalefet partisi MHP’nin misafir sanatçı rolünü bırakıp, etkili bir muhalefet ortaya koymaları gerektiği gerçeğini de su yüzüne çıkardı. BDP ise, istikrarsız ortamdan ve yaralı bir iktidardan son derece hoşnut. Adım adım hedeflerine doğru ilerliyorlar.

     İktidar ve muhalefet için en önemli sınav 30 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimlerdir. Halk, iktidara ve muhalefete bu seçimlerde oylarıyla not verecek. Her şey bir yana, sandıktan çıkacak olan sonuçlar bir yana. Seçimlere kadar çok şeyler söylenecek ve yazılacak. Esas olan, halkın iradesi olacaktır.

Yerel seçimlerde iktidar partisinin oyları düşecektir. Genel olarak, iktidarın oy kaybına uğraması doğal karşılanmaktadır. Buradaki soru, iktidarın oylarının nereye kadar düşeceğidir. Siyasi konjonktür, iktidarın aleyhine, muhalefetin lehine seyretmektedir. Yaşanan bu olumsuzluklar karşısında muhalefet partileri beklenen oy patlamasını yapamazlarsa, kendi sonlarını da hazırlamış olacaklardır. Seçim sonuçlarını muhalefetin başarısı belirleyecektir. Bu bağlamda, BDP’yi bir muhalefet partisinden çok AKP’nin koalisyon ortağı olarak görmek daha objektif olacaktır. Çünkü BDP, etnik köken partisi olmaktan öteye geçmek istememektedir.

     Demokrasinin işlemediği toplumlarda, yağma ve talanı rahat yapabilmek için polis ve yargıya hakim olmak çok önemlidir. İktidarla cemaat arasındaki güç savaşının en önemli nedeni burada yatmaktadır. Rüşvet ve yolsuzluklar sürekli gizlenmekte, gerekli denetim ve incelemeler engellenmekte, zaman zaman da devlet sırrı bahanesi ile hesap vermekten kaçınılmaktadır.17 Aralık’ta ortakların birbirlerine düşmeleri nedeni ile istisnai bir durum doğdu. Böyle bir operasyon bile, durumun vahametini ortaya koydu.

Kanuni Sultan Süleyman’ın, bilge adam Yahya Efendi’ye sorduğu “Bir devlet hangi halde çöker?” sorusuna Yahya Efendi’nin verdiği yanıt ders gibi:

“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de nemelazım deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir... ”

29 Ocak 2014

ahmetakinmersin@gmail.com