İstanbul Sanayi Odası tarafından düzenlenen 9. Sanayi Kongresi 7-8/Aralık/2010 tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi’nde yapıldı. Açış konuşmasında, küresel rekabet koşullarının iyi anlaşılması gerektiğini belirten İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı C.Tanıl Küçük’ün söylediği gibi “Güç dengesi batıdan doğuya kayıyor. Avrupa’nın çocukları artık zengin ülkelerde yaşamayacaklar.” tespiti, sanayi ve ekonominin yapısal dönüşümünün nasıl ve nereye doğru olacağı sorularının yanıtını veriyordu. Finans krizi ile başlayan ve daha sonra reel sektörü de içine alan ve borç krizi şekline dönüşen küresel krizin kalıcı etkiler bırakarak devam ediyor olması, belirsizliklerin ortadan kalkmasını engellemektedir. Uzlaşmaz çekişmeler ortaya çıkaran kur savaşları ve korumacı politikaların istihdam üzerindeki olumsuz baskıları, ÇİN’in yapacağı tercihlerle de yakından ilgilidir. Bunların yanında ülkemizdeki iç tasarruf oranının yüzde 12,6 seviyesinde olması, çok düşük bir oran olarak görülmektedir. Bu görüşleri ile birlikte, yine de, olumlu ve umut verici adımların atıldığını ifade eden C.Tanıl Küçük’ün konuşması oldukça yerindeydi.

     İstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı Erdal Bahçıvan yapmış olduğu konuşmada, uzun vadeli düşünme ve planlama yapmanın öneminin yanında, eğitim, teknoloji ve bilimsel altyapının güçlendirilmesinin rekabet gücünün artmasına büyük katkı sunacağını belirterek, temel sorunun meslek eğitimi, eğitim kalitesi ve nitelikli iş gücünün yokluğu olduğuna işaret etmiştir. Demokraside otoriter, ekonomide liberal ÇİN’in başarısı inkar edilemez. Siyasal istikrar ve geleceğe güvenle bakabilmek her ülke için önemlidir. Unutulmaması gerekir ki, “Para iyi bir uşak, kötü bir efendidir.” sözü, tam yerine oturmuştur.   

     TOBB Başkanı M.Rifat Hisarcıklıoğlu’nun, “Dünyayı yeterince takip edemiyoruz ve verimlilik konusunda biraz geç kaldık.” sözleri, kendi içinde özeleştiri de içeriyordu. “İleri teknolojik ürünlerin payını arttırmalıyız ve akıllı teşvik politikaları ile büyümenin anahtarının verimlilikten geçtiğini peşinen kabul ederek, kurumsallaşmanın önemini kavramalıyız. Türkiye’de bir saatte yaratılan katma değer on iki dolar iken, Avrupa’da kırk dolar olması üzücüdür. Kurumsallaşma yolunun ortaklık kültüründen geçtiğini bilerek, yokluğu paylaşmayı başarabilirken varlığı paylaşmayı da öğrenmeliyiz.” diyerek, çok çarpıcı tespitlere bulunmuştur.

     Türkiye ekonomisinin güven ve istikrar ekonomisi haline geldiğini belirten T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, “Mali disiplin siyasi riskler taşımaktadır. Makro başarılar özel sektör başarılarına zemin hazırlamalıdır. Kurumsallaşma ve teknolojik gelişme zayıf yönlerimiz olup, ithal malı kullanma eğilimimizin önüne geçmeliyiz. Kamu ihalelerinin adrese teslim hazırlanan şartnamelerle yapılması ulusal sanayimize ve ekonomimize zarar vermektedir.” görüşleri konuşmasının ana hatlarını içermekteydi.

     Harvard Üniversitesi Uluslararası Kalkınma Merkezi Direktörü Prof. Ricardo Hausmann, matrix ve grafiklerle desteklediği sunumunda sürdürülebilir rekabet gücü konusunda, sanayi ve ekonomide yapısal dönüşümlerle ilgili olarak özetle şunları söylemiştir: “Bilgi, beceri ve davranışlar bütünü olarak tanımlayabileceğimiz yetkinlikler düzeyinde büyüme sürecektir. Türkiye’nin elinde bulunduğu ürünlerden yakın ürünlere geçme şansı oldukça yüksektir. Daha fazla ürün, farklı ürün tasarımı ve daha fazla yetkinlik hedeflenmelidir. İnsanlar ve şirketler uzmanlaşır, ancak ülkeler farklılaşır. İhtiyaçlar ve ilgiler farlılıklar göstermektedir. İhraç ürünlerinin, ithalatçı ülkelerin ithal ürünleri ile örtüşmesi gerekir. En çok ihracat yaptığınız Avrupa Birliği ülkeleri ve ÇİN’le aranızda örtüşme yok. Türkiye’nin ihraç ürünleri en çok Hindistan ile örtüşmekte olup, Hindistan üzerine yoğunlaşmanız gerekir.”