Hem TÜRMOB Başkanlığını (Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği) hem de Demokratik Sol Parti Genel Başkanlığını birlikte yürüten Dr. Masum Türker hakkında, Kamu Görevlileri Etik Kurulu, 28/Temmuz/2010 tarih ve 2010/59 sayılı kararı ile tüm kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına örnek olacak tarihi bir karar vermiştir. Tarafımdan yapılan başvuruyu değerlendiren Kamu Görevlileri Etik Kurulu, oy birliğiyle vermiş olduğu kararla, Dr. Masum Türker’in TÜRMOB Başkanlığı ile DSP Genel Başkanlığını birlikte yürütmesinin, “yasallık, tarafsızlık ve çıkar çatışmasından kaçınma” etik ilkelerine aykırı olduğuna karar vermiştir.
Dr. Masum Türker yapmış olduğu işin meslek etik kurallarına aykırı olduğunu elbette biliyordu. Genelde, bildiğim kadarıyla bu konularda hassas bir yapısı vardı. Ancak, çok önemli bir hata yaparak, popülizm ustası Malum Kişi’nin korkularına teslim olarak iki görevi birlikte yürütmeye devam etti. Dr. Masum Türker’in hiç birşey olmamış gibi hala TÜRMOB Başkanlığı görevine devam etmesi kendisine itibar kaybettirmektedir. Yapması gereken tek şey, tüm meslek camiasından özür dileyerek ve bu dönem içinde TÜRMOB’dan aldığı huzur haklarını iade ederek siyasi faaliyetlerine devam etmesidir. 2011 yılında yapılacak genel seçim tarihi de belli olduğuna göre, tam zamanlı genel başkanlık görevini rahatlıkla yerine getirebilir.
Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun vermiş olduğu bu kararın çok yönlü etkisi olacaktır. Herşeyden önce TÜRMOB siyasetçilerin arka bahçesi olmaktan kurtulacaktır. Bundan sonra TÜRMOB’da görev alacak yöneticiler, YA SİYASET YA TÜRMOB ilkesine sadık kalmak zorunda olacaklardır. Tarafsızlığın ve çıkar çatışmalarından kaçınma ilkelerinin zedelendiği durumlarda, ilk kaybedilenin GÜVEN unsuru olduğu unutulmadan çalışmak zorunda kalacaklardır.
Şu ayırımın çok iyi anlaşılması gerekiyor. Herkesin kendine göre bir dünya görüşü ve siyaset anlayışı vardır. Siyasi partilere üye olmak ayrı birşey, o partinin yöneticisi konumunda olmak ayrı bir şeydir. Eskiden tüccar olduğunu bildiğimiz Başbakan’ın aynı zamanda TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Başkanlığını da Başbakanlıkla birlikte yürütmeye kalkışması ile Dr. Masum Türker’in her iki başkanlığı birlikte yürütmesi arasında bir fark yoktur.
Mesleğimizde milad olarak kabul etmemiz gereken bu tarihi karardan, ders çıkarmamız gereken önemli bir konu da, meslek etik kurallarının uygulanmasında göstereceğimiz en küçük bir zafiyetin, kelebek etkisi gösterek telafisi olanaksız durumlara yol açabileceğidir.
Yeni düşünce, yeni fikir ve anlayışlarının önünün açılması noktasında, mesleğimizin geleceği açısından, oda başkanlığını bir yaşam biçimi olarak gören ve meslek edinenlerin daha sağduyulu davranmalarını gerektiriyor. Bu bağlamda, mali müşavir ve muhasebeci meslek camiamızın “kral çıplak” diyebilecek yürekli meslek mensuplarına gereksinimi daha fazla hissediliyor.